Şimdi sakin ol ve elindeki kalemi yavaşça masana bırak, test kitabının kapağını kapat! Merak etme, yine eğitimden bahsedeceğiz. Ama eğlenceli olan yanından, sinemaya yansımasından…
Kim olduğumuzu ve var olan sistemi sorgulatan bir filmle, çalışmalara mola verelim. Aramızda bu filmi izleyip de ilham almamış, başkalarının belirlediği normları sorgulamamış ve kendini bir an bile olsa esaret altında hissetmemiş kimse yoktur.
“Carpe Diem”…
Hemen aklınıza hangi film olduğu geldi. Özellikle aramızda edebiyatçıların çok sevdiği, katı realizm ve lirizm çatışmasını iliklerimize kadar hissettiren “Ölü Ozanlar Derneği”.
Filmimiz 1959 yılında geçiyor. Çok disiplinli bir erkek okulu olan Welton Academy öğrencileri, dört temel unsur üzerine eğitiliyor: Gelenek, disiplin, mükemmellik ve onur. Bu kuralların dışına çıkan, farklılıklarından doğan uçarılıkları olan öğrenciler cezalandırılarak, tek tip insan haline getirilmeye çalışılıyor. Daha sonra baskı altındaki öğrenciler, sıra dışı bir edebiyat hocası olan John Keating’in gelmesiyle kalıplaşmış sistemin dışına çıkmaya başlıyor. Ancak çatışma film boyu devam ediyor. Bir tarafta okul otoritesi baskısı, diğer tarafta kendini aşma isteği…
Kimi öğrenci, içindeki potansiyeli keşfedip, anı yakalamayı öğreniyor, kimisi ise; onlar kadar cesaret gösteremediği için sistemin birer parçası oluyor.
Filmimizin sonunu elbette konuşmayacağız. Ama izlemeyenler bilmelidir ki; haksız galibiyet değil, aslında özgürlük kazanıyor. Ne diyor Ölü Ozanlar Derneği:
“Vakit varken tomurcukları topla. Zaman hala uçup gidiyor ve bugün gülümseyen bu çiçek, yarın ölüyor olabilir…”