Zaman kavramını hiçe sayıp hedeflerini gerçekleştirmek için heyecanla harekete geçenlere… Ya da geçmek isteyenlere…
Kaç kere yoldan döndünüz, ya da kaç kere döndürüldünüz? Dünyanın bütün yükü omuzlarınızda mı? Yapmak isteyip de yapamadığınız ne de çok şey var değil mi? ‘‘Ah ben şimdi o günlere dönecektim ki…’’ diye başlayarak kurulan cümleleriniz çoğalmadı mı sanki bu aralar?
Biraz geçmişe yolculuk yapalım sizinle. Söylenmeyen ne çok cümle, sonu gelmeyen ne çok düşünce, ulaşılamayan ne çok hayal, belki de gereksiz korkular ya da fazlasıyla hayal kırıklıkları… Şimdi tüm bunları bir kenara bırakalım belki de sizi biraz sarsacak bir soru yöneltelim size… ‘’Ömrünüz bitti mi?’’
Hayatın devam ediyor olması hiçbir şey için asla geç kalınmadığının en güzel ve en büyük kanıtı değil mi sizce de?
Geç kaldım diye yakınıp dururken asıl o zaman yıllar sahiden boşa akıp gidecektir. Hayat hiç bir zaman durmaz devam eder, inip yeniden bineceğiniz bir sonraki durak yoktur. Şunda eminiz ki; ömür bittiğinde tüm bu hayalleri gerçekleştirmek için son kez de olsa bir şans daha verilmeyecek hiçbirimize…
Okul yıllarınızı hatırlıyor musunuz? Derse geç kaldığınız muhakkak olmuştur. Gider bir geç kağıdı alırdık hızlıca ve başlardık doldurmaya. O arada 2 seçenek geçerdi hızlıca aklımızdan…
- Ya derse girer geri kalan kısmını öğrenirsin.
- Ya da geç kalınan kısımdan da feragat edip geri kalan kısmı da kaybedersin.
Yani seçim her zaman bizim…
Dale Carnegie’nin sözünde olduğu gibi;
"Batan güneş için ağlamayın, yeniden doğduğunda ne yapacağınıza karar verin."
